Dün Oy ve Ötesi sayesinde sandık müşahitliği yaptım. Tüm gün boyunca görevli olduğum sandıkta süreci gözlemledim ve seçim bittiğinde sayımda yer aldım. Sizinle gözlemlediğim iyi ve kötü noktaları paylaşmak istiyorum.
Çare LDP! :) |
Parti kartlarımızı aldıktan sonra görevlendirildiğimiz sandıklara yöneldik. Okul sorumlumuz ve okul avukatımızın telefon numaralarını edindik. Kanun dışı bir durum söz konusu olduğunda kendileriyle iletişim kuracaktık ki gün içerisinde de buna ihtiyacımız oldu.
Öncelikle sandıkta beni kabul etmediler ve sandık başkanı beni içeri almak istemedi. Diğer sandıklarda çoğunlukla böyle bir sorun yaşanmadı. Ama bizim sandık başkanı liste dışında resmi olmayan görevlileri alamayacağını, okul sorumlusuna sormamız gerektiğini söyledi. Bu yüzden 7:00'de göreve başlayan sandıkta 08:00'de göreve başlayabildim. Okul sorumlusunu bulamadık fakat avukatımızla beraber her partinin gözlemci olarak müşahit atama hakkı olduğunu ve bizi kabul etmezse tutanak tutması gerektiğini anlattık ve ikna ettik. "O zaman işimize mani olmadan burada oturabilir" dedi. Sandık başkanının bunu kasıtlı olarak değil de müşahitliğin ne olduğunu bilmediği için yaptığına inanıyorum. Çünkü gün boyunca gayet adil olarak görevini gerçekleştirdi ve oldukça şeffaf bir seçim süreci yaşandı.
Görevlere beni de dahil etti, yardım istedi. Oy kullanamayan, bilmeyen, engelli, gözü görmeyen vatandaşlarımıza kabine girerek yardım etmek durumunda kaldık ve her seferinde benden yanında gitmemi istedi. Vatandaşa hangi partiye oy atacağını sordu ve bana da göstererek dediği partiye damga vurdu. "Yanlış yaparsam beni uyarabilirsiniz, hepimiz yoğun bir gün geçiriyoruz, illa ki gözden kaçıracağımız şeyler olacaktır. Bugünü hatasız bitirmeye çalışalım" dedi.
Öncelikle fark ettiğim partiler arası iletişimin hem çok kötü olduğu hem de CHP'nin organizasyon konusunda büyük sıkıntıları olduğuydu. Sandık başkanı benimle diyaloğa geçerken veya yardım isterken CHP'nin sandık görevlisi bana sürekli şüpheyle baktı ve kabine yardım için girdiğimde hemen yanıma gelerek beni çıkartmaya çalıştı ve sen giremezsin buraya diyerek saçma sapan söylemlerde bulundu. Müşahitlik nedir haberleri yoktu hiçbirinin ve bizi her şeye itiraz etmek için kurulu gelmiş olarak düşündüler.
Sandık başkanımız kesinlikle panik atak bir insandı. Sabah da beni kabul etmemesinin sebebi buydu. Adam kalabalık olsun bir sıkıntı çıksın çıldırdı gün boyu. Bağırdı çağırdı. Sürekli söylediği "seri olalım, seri hareket edelim" diyerek dolaştı. O yüzden kendisine bundan sonra Seri Bey diye hitap edeceğim :)
Sandıkta oy kullananların %80'i yaşlı insanlardı. Genç seçmen görmedim bile. Hepsi işçi emeklisi, köyünden çıkıp İstanbul'a gelmiş insanlardı. Yani partilerin kimlere hitap ettiğini anlaması lazım bu süreçte. CHP'nin organizasyon eksikliğini çok ciddi hissettim bu süreçte. Çünkü CHP asla bu insanlara hitap etmiyor. CHP sana bana yani okuyan gören insanlara hitap ediyor. Ama köylüsüne hitap etmiyor.
Mitingleri düşünün mesela. CHP'nin tek yaptığı 17 Aralık sürecinden konuşup AKP'ye saldırmak oldu. Ama köylüsü aç mı tok mu, bu insanlar ne ister diye sormadı. İnterneti yasakladınız dedi, Twitter'ı kapattınız dedi. Yani yine bize hitap etti. Evet, biz özgürlüğümüzün kısıtlanmasından şikayetçiyiz. 22:00'den sonra içki alamamaktan şikayetçiyiz. Emek Sineması kapatıldığı için şikayetçiyiz. Ama AKP seçmeni bu saydığım özgürlüklerin hiçbirine sahip değil ki. Adam köyde çocuğunu okutmaya çalışıyor. Adam Kurban Bayramında hayvan alabilecek miyim diye parayı düşünüyor. Adam cahil ve aç arkadaşlar. Ona ne bizim içkimizden, bizim tiyatromuzdan. Adam yaşamaya çalışıyor. Evet bizim özgürlüklerimiz kısıtlanıyor ama o adamın bu özgürlükleri hiç olmamış ki. Bizim için sokaklara çıkmasını bekleyemeyiz.
Çünkü o adam televizyonu açtığında ne olursa olsun konuşabilen, güçlü duran bir adam görüyor. Tayyip Erdoğan hırsız ve diktatör ama hitabı güçlü. Medya elinde. Sadece televizyon (yandaş medyanın olduğu) izlediğinizi düşünün. Vizyonunuz ne kadar genişlerdi? SIFIR! O yüzden halkımıza gerizekalı demekle bunun çözümü olamaz. Partiler ya Tayyip gibi onların seviyesinde konuşacak, ya da bu insanları eğitmek için çaba sarf edecek.
Atatürk'ün ne güzel bir sözü vardır. "Köylü milletin efendisidir." der. Çünkü Atatürk ihtilal zamanı biliyordu ki elinde olanlar sadece köylü ve cahil vatandaşlar. Onları yüceltmeden hiçbir şey yapılamayacağını biliyordu. Şeriat isteyen, halifeliği öven bu milleti böyle can evinden vurdu. Ama CHP hep ardına saklandığı Atatürk gibi olmadıkça sosyete partisi olmaya devam edecek. Sadece Bağdat Caddesindeki fönlü saçlarıyla Türk bayrağı sallayan teyzelerin ve bizim gibi oy atacak başka parti bulamadığı için mecburiyetten CHP'ye oy veren insanların oyunu alabilecek. Azınlık olduğumuzu söylemeye gerek bile yok. Sandık sonuçlarından görebilirsiniz.
Şimdi diyebilirsiniz ki oy çalıyorlar, sonuçlar doğru değil. Evet inanıyorum ki bazı bölgelerde şaibeli oylar vardı. Ama bizim sandığımızdan açık ara AKP çıktı. Hem de 153'e 95 oy gibi bir fark ile. Oy pusulaların hepsi saat 17:00'den sonra vatandaşların da gözü önünde sayıldı. Sayılardaki yanlış hesaplamalara müdahale edildi. Oylar mühürlendi, çuvallara yerleştirildi. Şaibeli bir durum söz konusu değildi. Ama diğer arkadaşlarımızın durduğu sandıklarda bir takım sıkıntılar oldu.
Bence bu durumu en iyi özetleyen yaşadığım şu olay. Bir teyze geldi, oy atacak. "Benim gözüm görmez siz yardımcı olun."dedi. Daha sonra da kabine girdiğimizde "Hangisine oy atayım? Siz söyleyin." dedi. Biz de "Tabii ki CHP'ye ver" dedik. ŞAKA LAN ŞAKA! Tabii ki "Biz karışamayız, sizin söylemeniz gerekiyor" dedik. Biraz düşündü sonra da şunları dedi; "O zaman Tayyip'e vereyim. Sevmiyoruz ama yine de veriyoruz. Ne yapalım?" dedi. Durum bu kadar basit işte. O teyze Tayyip'i sevmese de başka oy verilecek birini bilmiyor. Onu duyuyor, onu görüyor. "Ona verelim" bari diyor.
Seçim konusunda da oldukça gerideyiz. Çünkü çok karışık bir sistem vardı. Üç tane çarşaf çarşaf oy pusulaları, iki sandık, bir sürü parti. Bu yoğunlukta seçmenin de kafası karışıyor. Orada görevli olan insanların da. Hepimiz sabah saatin 05:00'inde kalkmış insanlardık ve gece 12:00'ye kadar bir sürü pusula saymak durumunda kaldık. Her şeyi tek tek incelememiz ve hata yapmamamız gerekiyordu. Bilinçli olarak yapılan olayları kastetmiyorum ama kim olursa olsun bu yoğun günde hata yapabilir. Sinirleri gerilip birilerine bağırabilir.
Örneğim bizim pusulalarda 5 AKP oyu parti ambleminin üzerine basılmıştı. Avukatımız da bu duruma itiraz etti. "Yuvarlağı geçmemesi gerekiyor" dedi ve bir anda ortalık karıştı. Seçim kurulundan olanlardan biri "İtiraz etme de işimizi hemen yapıp çıkalım" dedi. Adam yorulmuş, doğru yanlış olmadan işimizi yapalım da gidelim kafasında. Daha sonra genelgeyi araştırdık ve sütun içindeki mührün kabul edileceğini öğrendik. Sayım sonunda biz giderken de sandık başkanı ve atarlanan sandık görevlisi özür diledi, biz de doğrusunu istediğimizi herkesin ülkesi için iyisini istediğini söyledi.
Böyle manüel bir sistem yaptığım sürece zaten bir sürü hata çıkacaktır. Bunu neden bir sisteme oturtulamıyor anlamıyorum. Bir program üzerinden çok rahatlıkla yapılabilir seçimler. Giriş yaparsın TC kimlik numaran ile. Oy verirsin, direkt veriler yüklenir sisteme ve website üzerinden de takip edersin. O zaman sahte oylar da çıkmaz, ikametgah değiştiremediği için oy kullanamayan vatandaş da olmaz. Tabii bunlar çok ütopik şeyler farkındayım. Geri kalmış bir ülkede bu sistem de oturtulamaz veya onun da bug'ını bulurlar :)
Şaşırdığım şeyler de oldu. Herkes kendi parti çalışanına yemek getirdi, su getirdi sürekli. Sandıkta benden başka HDP'li bir müşahit daha vardı. Genelde terörist olarak görürüz bu insanları. Bana sormadan gidip partisinin getirdiği yemekten aldı, bana getirdi. Gitti çay ısmarladı. Yani insan olmak için bir partiye üye olmaya da gerek yok. CHP'nin görevlisi bana nasıl davranırken HDP'nin görevlisi nasıl davrandı? Bazı noktalarda kalıplarımızı kırmamız gerekiyor diye inanıyorum.
Akşam sayımdan sonra tutanakların fotoğraflarını aldık. Diğer sandıklarda hesaplamalar tutmadığı için tekrar tekrar sayım yapıldı. Ama bizimkinde bir sıkıntı yoktu. Eve geldiğimde inanılmaz yorgundum ama ortaya çıkan tablo beni hiç şaşırtmadı. Çünkü seçmenler kimdir gördüm ve CHP'nin ve diğer partilerin böyle giderse zaten kaybedeceğini anladım.
Ankara ve İstanbul'un bazı bölgelerinde oyların tutmadığını hala sayımların devam ettiğini biliyorum. Ülke genelinde bir sürü tutanak tutuldu. Örneğin; bizim okulda Alzheimer hastası bir vatandaşa oy kullandırmaya çalışmışlar. Buna itiraz edildi ve engel olundu. Bu ve bunun gibi bir sürü art niyetli olaylar yaşandı. Keşke iki büyük şehri alıp kalplerinden vursaydık AK Parti'yi. Ankara için hala umutluyuz. Ama İstanbul kaybedildi. Umarım genel seçimlere kadar halkı bilinçlendirmek adına doğru düzgün çalışmalar yapılır ve AKP seçmeni fethedilir. Çünkü biz arkadaşımıza, komşumuza anlatarak çok yavaş yol alıyoruz. Hoş hepimiz de bizim gibi düşünen insanlarla dolaşıyoruz. Bu yüzden bir arpa boyu yol alamıyoruz.
Son olarak da bize bu imkanı sağladığı için ve bizi her konuda desteklediği için Oy ve Ötesine ve Okul Sorumlumuz Kağan'a teşekkürü bir borç bilirim. Sizin gibi insanların olduğunu bilmek çok güzel! :)