23 Ekim 2011 Pazar

Kalbim Van'da Atıyor

Güne acı bir haberle başlamak kadar kötüsü yoktur. Üstünüze siner bütün laneti, pis kokusu.. Kaçmak istedikçe karşınıza çıkar televizyonda, internette ve mahalle muhabbetlerinde. Normal hayatımızda seyir eden benliğimiz sarsılır ve aklımıza gelmeyen sorular gelir böyle anlarda. İlk aklımıza gelen de ne kadar insan olduğumuzdur. Van'dan gelen yıkıcı haber ile herkesin birşeyler yapmaya çalışması, halkın kenetleniyor oluşu görülmeye değer elbette. Peki ya karşıt fikirli olanlar?

Biz bir yerlerde birşeylerimizi kaybettik. Evet, insanlıktan çıktık. "Sen" ve "ben" yaptık herkesi. "Biz" demek bu zor zamanlarda bile ağır gelir oldu. Biz insanlığımızı gömdük çok eskilere. O kadar kendimizi kaybettik ki bir doğal afetin doğanın cezası olduğuna inandırdık kendimizi. Doğa kimseyi cezalandırmaz oysa ki. Öyle bir misyonu yoktur ve olmayacak da. Bu ancak düşünmeye üşenen beyinlerin ürünü olacaktır. Doğa bize herşeyini verecek kadar cömerttir ama bazen verdiklerini de almak ister. Kaldı ki deprem kadar doğal olan coğrafik bir olayı ilahi adalete bağlıyor olmak toplumca intiharın eşiğinde olduğumuzu gösterir.

Bunları iddia edenlere soruyorum. Sen aileni seçme hakkına bile sahip olmayan bir aciz olarak nasıl iddia edersin kendinin üstün olduğunu? Biz derdi tasası olmayan kesim belki bir kürt kızı olacaktık, belki de İspanya'da yanan yahudi bir aile. İnsan insandır. Biz değil miyiz ki bir hayvana bile hasta olduğunda yardım eden? Peki kendi kanımızdan olan, aynı toprakları paylaştığımız bu halka nasıl sırt çevirdik? Felaketin iyi olduğunu iddia eden zihniyet ile dağa çıkan zihniyet aynıdır benim için. Sen de faşistsin o da.. Tek bir inanca bağlı kalıp tüm yahudileri yakmak gibi Hitlerciliktir bu.

Hiç bir siyasi görüşe bağlı değilim ve olmayacağım da. Sırf böyle yozlaşmamak adına. Sen kan döküp adalet ararken, gırtlak gırtlağa kavga ederken ben barış için, insanlık için sokaklarda olacağım. Ayrımı yapan sensin ve karşılık alan da sensin. Nasıl ki doğuda masum olduğu için şehitlere üzülüyorsak, şimdi de masum halka yardım etme sırası. Ölenin ardından ancak üzülebiliriz. Ama yaşayan ve yardıma muhtaç olan için sadece üzülmek yetmez. Bir yardım da sen göndereceksin. Evet, bunu yapmak zorundasın. Çünkü empati kurmak zorundasın. Yarın aynı felaketi sen yaşadığında biz sana da yardım edeceğiz faşist olduğunu bile bile. Sen insanlığını hangi cehenneme gömdüysen vicdan azabı ile çıkaracaksın onu oradan.

Biz aptal bir milletiz. Çünkü dış güçlere inanıp içimizdeki gücü bıraktık. O kadar aptalız ki siyaseti hayatımıza katar olduk. Politikacıların senin ruhun duymazken çevirdiği planları yok sayıp gerçek bildik bazı doğruları. Sen onlara inanmaya devam et. Ama bizim bir değil binlerce kardeşimiz var, binlerce anamız, binlerce dedemiz var. Ve bizim kalbimiz nerede ihtiyacı olan varsa orada atıyor. Biliyoruz ki bu koca yürekler de biz düştüğümüzde atacak, bize yardım için koşacak. Ama sen hangi yüzle yardım isteyeceksin? Başına birşey gelmez mi sanıyorsun? Doğuda şehit olan gençler, enkazda ölen çocuklar yarın öleceğim diyor muydu sence? 70 sene kadar kısa bir zaman bu dünyada yaşayacak olan bizler, sadece kavga edip ölünce elimize ne geçecek? Burada insan olamadıktan sonra, herkesin eşit yaşamasını istemedikten sonra varlığımızın ne anlamı var? Ben sana söyleyeyim mi? Koca bir HİÇ!

Sen en iyisi bu vakitte istersen hiç birşey yapma. Ama güzel çeneni önce bir kapat. Yeterince yardım çığlığı var havada. Bir de sen parazit yapma. Çünkü emin ol, daha geçen evladı şehit düşen o analar senden çok yardım ediyor şu anda Van'a. Sana ve değerli düşüncelerine kimsenin ihtiyacı yok!

Yardımlar için;
Şişli Belediyesi: 0212 288 75 76
Kadıköy Belediyesi: 0216 542 50 55
Ücretsiz Kargo için MNG Kargo: 444 06 06
5 TL yardım İçin; kızılay için 2868'e boş bir SMS yollayarak veya AKUT yazıp 2930'a gönderebilirsiniz.

16 Ekim 2011 Pazar

Adres: Elm Sokağı

Aptal! Aptallar...

Sadece aptallar kendi korkularıyla var olmayı başarırlar ve biz insanoğlu da bunu çok iyi beceren organizmalarız. Bundan bir çıkarım yaparsak aptal olduğumuzu kimse inkar edemez. Çünkü hiç bir varlık bizim gibi korkularına sarılıp onlarla yaşamayı kendine ilke edinmemiştir. Hoş, bizden başka düşünen varlık olmadığını iddia edecek kadar da aptalız zaten.

Biz içimizdeki enerjiyi kullanarak güç elde etmek yerine korkularımıza sarılarak bir başarı elde etmeyi düşlüyoruz. Düşler.. Halbuki ne kadar da uzağız onlara. Sadece korkmayı biliriz biz çünkü ve ilginçtir ki bununla da başarılı oluruz bazen. Parasız kalmaktan korktukça bir aptal gibi daha çok işimize sarılır daha çok zengin oluruz. Para korkusu duyacak kadar da aptalız. Ne komik! İnsan kendi yaratıp değer verdiği kağıt parçalarından korkar. Korkumuz paranın bizi ele geçirmesi değil, bizim onu ele geçirememe ihtimalidir. Para sadece bizim olmalıdır. Mücevherler, altınlar, banknotlar.. Çünkü ancak oldukça yüklü bir para, başka aptalların gözünü boyayabilir.

Siz sadece paradan korkmazsınız üstelik. Yalnızlıktan da korkarsınız. Bu yüzden yalan yanlış aşklara inanır, bir güzel kazık yersiniz. Sonra anlarsınız ama yanlış düşünceler bırakmaz peşinizi. Siz de tercihlerinizi doğru yapmak yerine aşktan korkarsınız. Terk edilmekten korkarsınız. Korktukça ilk bulduğunuz kurbanınızın boğazına yapışır: "Beni bırakma!" dersiniz. Ama o da korkup kaçar ve yine korkularınız gelir beş çayına. Aldatılmaktan korkarsınız, ve sonunda basarsınız onu yatakta biriyle, tüm mahremiyetini ayaklar altına alırken.

Bu kadar hata üst üste hasta olmaktan korkarsınız bir de, mideniz bulanır, başınız döner. Tıp bilimindeki tüm saçma sapan teşhisler konulur. Para korkusu ile onca çalışma altında ezilen bedeniniz iyileşmek istemez. Siz direndikçe yenilerini çağırır adeta bünyeniz. Aman ne güzel! Korkmaktan başka fonksiyonu bulunmayan beyniniz asla bir çözüm üretemez.

İyileşir iyileşmez, yaşlanmaktan hep hasta olmaktan korkarsınız üstelik. Onca parayı yaşlanmayı önleme zırvalarına yatırırsınız. Daha da yenilerini üretirsiniz ardından. Soyulma korkusu, kaçırılma korkusu, asansör korkusu, örümcek korkusu vesaire vesaire.

Ama hiç bir beyin çözüm olarak sevgiyi veya yapıcı bir olguyu sunmaz evrene. Sadece korkar ve "korktuğu başına gelir". Halbuki bütün bunları kendine çekenin yine kendisi olduğunu bilse intihar ederdi bizim aptal. Kendi kaderinizi de yaratmaktan korkarsınız üstelik. "Haşa bizde bu güç bulunmaz" der geçersiniz kenara.

Korkmak en iyisidir. Yalnız kalmazsınız çünkü. Dertleşecek biri elbet bulursunuz, herkesin bir korkusu vardır kıyıda köşede sakladığı. Güçlü olmak her babayiğidin harcı değildir, kendi kaderini yaratmak da kahramanların işidir. Öyle ya hep korku filmlerinde ölenler normal insanlar oluyor, kahramanlar ise başka gezegenin insanı(!).

Ne mi anlattım size? Diyorum ki; cahillik mutluluk imiş. Eh yalan da değilmiş. Ye, iç, gez, dolaş. Zorla karşılaşırsan da kork kaç! Kendine güvenip kaderini kendin yazmak bize ait bir özellik, biz kahramanlara...