16 Ekim 2011 Pazar

Adres: Elm Sokağı

Aptal! Aptallar...

Sadece aptallar kendi korkularıyla var olmayı başarırlar ve biz insanoğlu da bunu çok iyi beceren organizmalarız. Bundan bir çıkarım yaparsak aptal olduğumuzu kimse inkar edemez. Çünkü hiç bir varlık bizim gibi korkularına sarılıp onlarla yaşamayı kendine ilke edinmemiştir. Hoş, bizden başka düşünen varlık olmadığını iddia edecek kadar da aptalız zaten.

Biz içimizdeki enerjiyi kullanarak güç elde etmek yerine korkularımıza sarılarak bir başarı elde etmeyi düşlüyoruz. Düşler.. Halbuki ne kadar da uzağız onlara. Sadece korkmayı biliriz biz çünkü ve ilginçtir ki bununla da başarılı oluruz bazen. Parasız kalmaktan korktukça bir aptal gibi daha çok işimize sarılır daha çok zengin oluruz. Para korkusu duyacak kadar da aptalız. Ne komik! İnsan kendi yaratıp değer verdiği kağıt parçalarından korkar. Korkumuz paranın bizi ele geçirmesi değil, bizim onu ele geçirememe ihtimalidir. Para sadece bizim olmalıdır. Mücevherler, altınlar, banknotlar.. Çünkü ancak oldukça yüklü bir para, başka aptalların gözünü boyayabilir.

Siz sadece paradan korkmazsınız üstelik. Yalnızlıktan da korkarsınız. Bu yüzden yalan yanlış aşklara inanır, bir güzel kazık yersiniz. Sonra anlarsınız ama yanlış düşünceler bırakmaz peşinizi. Siz de tercihlerinizi doğru yapmak yerine aşktan korkarsınız. Terk edilmekten korkarsınız. Korktukça ilk bulduğunuz kurbanınızın boğazına yapışır: "Beni bırakma!" dersiniz. Ama o da korkup kaçar ve yine korkularınız gelir beş çayına. Aldatılmaktan korkarsınız, ve sonunda basarsınız onu yatakta biriyle, tüm mahremiyetini ayaklar altına alırken.

Bu kadar hata üst üste hasta olmaktan korkarsınız bir de, mideniz bulanır, başınız döner. Tıp bilimindeki tüm saçma sapan teşhisler konulur. Para korkusu ile onca çalışma altında ezilen bedeniniz iyileşmek istemez. Siz direndikçe yenilerini çağırır adeta bünyeniz. Aman ne güzel! Korkmaktan başka fonksiyonu bulunmayan beyniniz asla bir çözüm üretemez.

İyileşir iyileşmez, yaşlanmaktan hep hasta olmaktan korkarsınız üstelik. Onca parayı yaşlanmayı önleme zırvalarına yatırırsınız. Daha da yenilerini üretirsiniz ardından. Soyulma korkusu, kaçırılma korkusu, asansör korkusu, örümcek korkusu vesaire vesaire.

Ama hiç bir beyin çözüm olarak sevgiyi veya yapıcı bir olguyu sunmaz evrene. Sadece korkar ve "korktuğu başına gelir". Halbuki bütün bunları kendine çekenin yine kendisi olduğunu bilse intihar ederdi bizim aptal. Kendi kaderinizi de yaratmaktan korkarsınız üstelik. "Haşa bizde bu güç bulunmaz" der geçersiniz kenara.

Korkmak en iyisidir. Yalnız kalmazsınız çünkü. Dertleşecek biri elbet bulursunuz, herkesin bir korkusu vardır kıyıda köşede sakladığı. Güçlü olmak her babayiğidin harcı değildir, kendi kaderini yaratmak da kahramanların işidir. Öyle ya hep korku filmlerinde ölenler normal insanlar oluyor, kahramanlar ise başka gezegenin insanı(!).

Ne mi anlattım size? Diyorum ki; cahillik mutluluk imiş. Eh yalan da değilmiş. Ye, iç, gez, dolaş. Zorla karşılaşırsan da kork kaç! Kendine güvenip kaderini kendin yazmak bize ait bir özellik, biz kahramanlara...

2 yorum: