5 Mart 2012 Pazartesi
Olur Öyle!
Hayatım boyunca asla öğretmen olmak istemedim. Her zaman için sıkıcı bir iş olarak görmüşümdür. Kimse alınmasın ama sonuçta bu tercih meselesi. Benim de tercihim bu olmadı hiç bir zaman. Fakat kader ağlarını ördü. Dil bilmek potansiyel öğretmen olmak demekmiş, anladım. Kuzenlere ders vermekle başlayan bu serüven, ev sahibinin kızına ders verme, arkadaşın tanıdığına ders verme olarak karmaşık bir hikayeye dönüştü. İnsanlardaki ilk tepkiler "aa senin ingilizcen/ispanyolcan varsa bana ders versene!". Zamanında pedagojik formasyon almayarak meğersem ciddi bir zaman kazanmışım. Özel ders için kimsenin formasyon baktığı yok. Hoş zaten özel ders dışında öğretmenlik yapacağım da yok.
Öğretmenlikten kaçmamın başlıca sebebi çocuklardı. Hayatta veletlerle uğraşamam diyerek o kıyıya hiç yaklaşmadım. Bu yüzden öğrenci profilim olarak pembe kalemleri ile 30 yaş üstü kadınlar, heyecanlı ve bir o kadar da yaşlı öğrencilerim ile zevk alıyorum almasına da bazen kendimi hayır kurumu gibi de hissediyorum. Var olan düzende herkes dil bilmek zorunda evet haklısınız. Hele ki ikinci dil olsa kaymaklı ekmek kadayıfı olur. (Olsa da yesek!)
Ama arkadaşım ben de her önüme gelene kelime öğretmek, gramer tüyosu vermek zorunda değilim ki. O kadar bildiğim de söylenemez. Mesela bir gün kursta "Elma ne demek ispanyolca?" diye bir soru geldi, ben de öğrenciye baktım. O bana baktı ve ben de "Ben filoloji mezunu olduğum için ağır şeyler gördüm, basit şeyleri unuttum artık" diye sıçtığım boka tüy diktim. Ama yedi mi? Yedi :) Amerikan Kültür Derneğinde geçen bu olay en basitinden acizliğimi gösterir. Ben de ispanyol evladı değilim değil mi ama? Ama yetişkin gruplara ders vermek her zaman çok zevkli. Adam durdan çüşten anlıyor en basitinden. İki muhabbet oluyor sen de birşeyler öğreniyorsun. Tek zorluk anlama kıtlıkları sanırım. Yaş 40 olunca kafa algılamıyor tabii, kıyamam onlar da ne yapsın?
Manzana (Kelime de meymenetsiz bir şey!)
Sonuç olarak bu böyle bir başladı, tam başladı. Tipimde bir öğretmen hanım tipi var herhalde, gören dil öğret diyor. "Tamam ver parasını öğreteyim" derecesinde profesyonel bir öğretmen oldum artık. Bazı garibanlara da bedavadan kelime öğretiyorum artık. Misal şu anda çalıştığım ispanyol bir yazılım firmasında bir müdür beyefendiye ispanyolca öğretmeye başlıyorum (paralı tabii). Canıma com com. Plaza insanını size anlatmıştım, nereye para akıtsam derdinde bir familyadanlar zaten. Ben de kendi tezgahımı kurdum. İspanyol şirkette ispanyolca bilmemek olur mu hacı?! (Cümledeki espriyi bulunuz.) Ama şirketin şoförüne beleşten iki üç kelime öğretiyorum.
Buraya kadar sorun yok da yüzsüz öğrenciler sinirimi hoplatıyor. Ben 8 senemi ingilizceye 4 senemi de ispanyolcaya adamış bir insanım. Bana bu noktada saygı duyman lazım tabii ki. Ama duymazsan ve "Ben iki ayda herşeyi öğrenmek istiyorum" dersen ağzını burnunu kırarım. Ulen ben boşuna mı okudum bu kadar sene? Demek ki 2 ayda olacak iş değil, değil mi beybi? Bu tavırla gelen insana da eksik bilgi öğretiyorum aşçı misali. Bana ne, öğrenmesin pezevenk!
Sonuç olarak, oley işe başladım mezun oldum, part time işlere son diye sevinirken burada da buldu beni ders olayı.
Neyse diyeceğim o ki, ne diyordum lan ben? Heh, iyi hoş iş ilim irfan öğretmek tabii ki ama benim için Murphy kuralları işliyor bu konuda sanırım. Ben şimdi öğretmenlere laf ediyorum diye siz de bana laf edemezseniz. Sizin meslek kutsal da bizimki değil mi yani!? Hadi bakayım, vamos brother!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder