23 Temmuz 2012 Pazartesi

Çok Kızdım Size

Herkes kafasına göre bir şeye üzlüyor. Hiç mi ortak vicdanınız yok sizin? Biri yakılan müslümanlara üzülür, diğeri Afrika'daki aç çocuklara, beriki Srebrenica'daki katliama. Biri bas bas bağırıyor Madımak diye, diğeri de sokaktaki köpeklere bir kap su koyun diye yalvarıyor. Hepsi iyi hoş da neden tek kişi hepsini kendine dert edinmiyor. O minik yürekleriniz yetmiyor mu dünya'daki KOCAMAN adeletsizliğe? Nedir yani müslümanın ölürken canı daha çok mu yanıyor? Sokaktaki köpekler sussuzluktan ölür de Afrika'nın köyündeki çocuklar ölmez mi? Tinerci çocuklar ateist de Deniz Fenerindekiler cennetlik mi?

Sen sıcacık evinde veya klimanın altında çivisi çıkmış Facebook'a ileti yazınca karnı doyuyor mu o çocukların, ölüler diriliyor mu? Herkes mutlu olmuyor ama sen mutlu uyuyorsundur. Dünyayı kurtardım yatabilirim diyorsun. Bilgi'de okuyup tatilinde interrail yapıyorsun, sonra gelip bize maval okuyorsun. Ay aman ne büyük iş. Birine üzülüyorsun kendini insan sanıyorsun!

Nerede ayrıldınız siz böyle? Sizi kim bu hale soktu allasen? Çocukken hani insan düşünmez ya arkadaşını, siyahi mi sarışın mı, maymuna mı tapıyor ağaca mı umrunda olmaz. Beraber gülersin, beraber düşer ağlarsın, bisikletle gizlice mahalle turu yaparsın, ilk aşkını beraber yaşarsın. O masumiyeti hangi yaşta bıraktık biz? Kendime  de pay biçiyorum elbet. Ama ben sizin kadar uçmadım arkadaş. Ben insanlığıma yedirmem bunu. Ölen müslümansa üzülüyorsun da hristiyan bir toplum katledilse umrunda olmayacak yani! Vah yazık bizim insanlığımıza, sizin insanlığınıza.


Küçük bir hatırlatma; herşeyden önce hepimiz insanız ve her canlının yaşamaya hakkı vardır!


18 Temmuz 2012 Çarşamba

Sana Koçtaştan Hamak Aldım

Sıcaklardan mı, kendimden mi, durum ve vaziyetten midir bilinmez, darlandım a dostlar! Hani çıkıp bir tepeye dağa taşa haykırasım var. Dağdaki tavşanın ne suçu var dersen eğer derim ki onun da orada ne işi var arkadaş. Öncelikle son günlerde komşularımı öldürmek istiyorum, bir yandan çocukları bir yandan kendileri car car konuşuyorlar. Bugün de bir güzel evimin önüne tezgah kurmuşlar katmer yapıyorlar. Ben de dertler katmer katmer, şeytan diyor yol ver yol ver. Böyle düşünürken camımı çaldılar koca bir haşhaşlı katmer verdiler bana da. Evren önce ağzımıza sıçıp sonra "şaka yaptım ki" demeye bayılır. Zaten yay burcu olduğumdan mı yoksa TrumanShow'da sitcom olduğumdan mıdır bilmiyorum ne zaman başıma trajik bir olay gelse ardından da komik bir olay olur. Tam ağlayacakken hık hık diye tıkanır ve gülmeye başlarım. Kader ağlamama bile engel uleyn! (Burası giriş bölümüydü.)

İki gündür nefes alamama, saçlarda yeni beyazlıklar fark etme gibi pespai durumdayım. Sorma neden... Kendimi sorgulama veya kendimi arama gibi ergen davranışlara girmiş değilim. Zira kendimi bulalı ve bulduğum yere olduğu gibi bırakalı çok oldu. İnsanın kendiyle ne işi olur? Zaten biliyorum ben kendimi. Mana içinde mana bulmak Kafka'nın ne bileyim ben Sartre'ın işi. Ben aynı Ömer Hayyam, hep Ömer Hayyam. Düşünmeden yaşamak en iyisi. Düşünülecek bir şey varsa karşındakini tanıma çabasıdır. Ben de isterim ki millet beni tanısın, uğraşsın. İster yanlış anlar ister doğru o beni ırgalamaz. Ama empati yapabilen bir insan kadar güzeli var mı şu dünyada? En büyük erdemdir empati. Karşındakinin durumunu anlaman, duygularını hissetmen, ona göre davranman. Yahu nerede bulacağız böylesini? Yok arkadaş ben taş devrinde doğmalıymışım. Böyle de bir kafa var değil mi? "Ben tam bir rönesans kadınıyım", "Ortaçağ tam benim tarzım", "Gotik dönemin ikonasıyım ben". He gülüm he! Yıl olmuş 2012, zaman yolculuğuna kalmış bir iki sene, sen bize ne anlatıyorsun plaza kızı, senin derdin ne Reina kızı? Senin giydiğin o Prada topukluları ortaçağ Fransa'sında boka basmamak için kıyıp da giyer misin? İlk biletle geri dönersin bebeğim. (Gelişme bölümü gelişimini tamamlayamamıştır.)

Konu aldı başını gitti. Ne diyordum ben? Evet evet, sen, arka sıradaki? (Kafa gitti.)

Korkma tamam KPSS bitti. Kendimi aramayı bıraktım diyordum, zaten buldum diyordum. E bu seferde hayat çok sıkıcı sanki. Ye, iç, çalış. Düşündükçe içim sıkıldı. Gidip Nişantaşı Yoga'da kendimi matlara vurasım var. Napacağız olm biz böyle ya? Hayır büyümek sorun değil de sıkıcı, hatta sı-kı-cı! Koca sene çalışıp sadece bir hafta mı tatil yapacağız? Yooooooo, ooooooh nooooooo! Sorsan okulu uzatın mezun olmayın diyorsunuz da okul harcımı sen mi yatıracaksın affedersin? (Gereksiz sinirlenmeler.)

İnsan demoralize olduğunda kendine bir kaç tutunacak şey bulmalı. Ben kendim şahsen film delisi biri olduğum için, filmlerle çok kolay moda girebiliyorum. O yüzden bir kaç tane kült filmim var, bakıyorum dibe vurmaya başlıyorum, hemen açıp izlemeye başlıyorum. Biri the Secret, diğeri Devil Wears Prada. Bunlar ne derde deva fimlerdir anlatamam. İkincisi çok spesifik (özel) bir film benim için tabii. Sen istersen Music and Lyrics izle, istersen Twilight izle ya da El Orfanato izle, ben bilemem. Ya da onu da geçtim, bozuldu mu moralin, gözler dolmaya mı başladı, aç en sevdiğin şarkıyı, tepine tepine söyle. Git kendine en sevdiğin kahveyi ısmarla. Delilik yap, hiç tanımadığın bir insanla dertleş o gün. Al eline bir kağıt aklına geleni çiz. Veya internet derya deniz, benim gibi aç bir blog sırf kendin için yaz. Yap bunu. (Şu anda tam konuya girdi.)

Çünkü neden biliyor musun? Bu dünyada herşey var da düşüncelerimiz için bir çöp kutusu yok. Yukarıdaki bunu unutmuş işte, Zeus bizi böyle lanetlemiş, "zaten ölümlü, düşünsün dursun" demiş. Düşün düşün bu beyin patlar aga bir yerden sonra. Sonuçta vardır bunun da bir gigabite olayı. Gereksizleri silmiyorsa sen enerjiyi bir yere verip sileceksin, öteleyeceksin. (Olayı patlatmak üzere.)

En kötü indirimden bir hamak alacaksın. Bahçen yoksa da kuracaksın salona, pazarları öğlen yatıp uyuyacaksın. Delilik parayla mı arkadaş, evine de biz karışmayalım git napıyorsan yap!
(Yazar burada başlıkla konuyu bağlarken sinirlenmiştir ve yazı patlamıştır.)

                                 Bu da size hediyem olsun ;)