19 Nisan 2013 Cuma

Biri Bizi Yazıyor

Son zamanlarda hepimiz sosyal medyada yaşıyoruz, yazıyoruz, yorumluyoruz. Bazen çok bildiğimiz konulara değiniyoruz. Öyle oluyor ki karakterler yetmiyor bilgimize. Bazen de hiç bilmediğimiz bir konuyu görüyoruz, okuyoruz, öğreniyoruz. Sosyal medyayı takip ederek gündemi öğrenmek artık daha kolayımıza gelir oldu. Ankara'da patlama oluyor. Youtube'ta cep telefonuyla çeken bir çocuktan izliyoruz olayı canlı canlı. Amerika'da bir olay oluyor, 9gag'e girip olayla ilgili memeleri okuyoruz.

Dünya bir tık uzaklıkta artık. Hepimiz aynı yerde var oluyoruz. Evet, aynı yerde yaşıyoruz aslında. Başka yerlerde yaşayıp başka kültürlerle yoğurulup ayrı dilleri konuşarak aynı şeyleri paylaşıyor ve öğreniyoruz. Sosyal medyayı avantaja çevirmek kadar dezavantaja çevirmek de mümkün. Öyle ki olaydan haberi olmayan biri de blogunuza yorum yapabiliyor veya bilgisiz bir insanın yazdığı bir tweet'e bakarak şaşırıp kalıyorsunuz.

Densiz insanlar her alanda var, bu konuya lafım yok. Sosyal medyayı abarttığımıza dair yorumlar yapsak da haydi internetsiz bir hayat düşünün. Facebook kullanmayabilirsiniz. Ama şu söylediğim sitelerden birinde illa ki üyeliğiniz vardır; Facebook, Twitter, Friendfeed, Youtube, Google Plus, Pinterest, Tumblr, Blogspot, Wordpress, Instagram, Imdb, Msn, Tripadvisor, Booking vesaire. Bunlar olmadan bir hayat düşünün. Tatil planlarken otel araştırıp yapılan yorumları göremiyorsunuz. Balayınız için seçtiğiniz şehir ile ilgili fotoğrafları göremiyorsunuz. İş ararken şirket bilgilerine ve çalışanlara ulaşamıyorsunuz. En sevdiğiniz grubun konser tarihlerini öğrenemiyorsunuz. "İnternetten önce nasıl yaşıyorduk?" Bu sorunun cevabını vermek mümkün değil gibi. Kaybettiğimiz değerlerin yanında kazandığımız kolaylıklar da yadsınamaz. Artık protesto etmek sokaklara dökülmek değil isminin başına TC koymak oldu. Meme kanserine yardım etmek vakfa yardım etmek değil, sütyenimizin rengini Facebook'a yazmak oldu.

Çok uzak değil. Bundan yirmi sene önce annelerimize babalarımıza şunları söyleseydik ne derlerdi? "Her yediğinin fotoğrafını herkesle paylaşacaksın, düğününe davetiyeyle değil internetle çağıracaksın, her adımını yazacak, şehrinde geçen ekstrem durumu anında paylaşacaksın. Bunlarla kalmayacak. İnsanlar da sana anında yorum yapacak. Seni eleştirebilecek veya seni beğenecek. Yirmi senedir görmediğin askerlik arkadaşının torununun ilk doğum gününü göreceksin." Evet, biri bizi gözetliyor ve biz de birilerini gözetliyoruz. Ne kadar bu durumun içinde ben de yaşasam da George Owell'ın 1984 eseri ile ne kadar öngörüşlü olduğuna hayran kalmamak elde değil. Diğer yandan da bir ütopyanın karakterleri olmak nedir, iyi midir, kötü müdür düşünmek gerekir.