11 Haziran 2011 Cumartesi

Zeus'un Kızı

Kazdağımı özledim ben, annemin hazırladığı kahvaltıları, yazlıkta kuzenlerle sabahlara kadar hiç bir sebep yokken gülmeyi özledim. Bir sabah uyansam gözlerimi temiz havaya, canım Ege'me açsam. Sofrada ayvalık zeytinleri olsa, yanında incir reçeli, taptaze demlenmiş çay ve bir parça da huzur olsa.Tek derdim denize gidip yüzmek, bronzlaşmak olsa. Öğlen birde insem denize, tüm yorgunluğum gidene kadar, Zeus'un yüzdüğü denizlerde yıkansam. Sonra Afrodit'in yıkadığı taşlarda yatsam, Zeus'un nefesi ile kurusam.Tüm masumiyetimle Paris'in altın elmayı bana getirmesini beklesem.Geçen simitçi ablanın sesiyle uyansam sonra bedenimi susamın enfes tadıyla doyursam. Sonra eve gitsem koşa koşa. Tüm aile sofrada olsa yine eski günler gibi, mangal keyfi yapıp eğlensek yine, akşam için tek derdimiz hemen duş alıp dışarı çıkmak olsa. Beyaz şarabımız ile gazozumuzu alsak. Çakma şampanyamız ile ne kadar değerli olduğunu bilmediğimiz mutluluğumuzu kutlasak.

Bir yarım saat daha durmak için yalvalarılan rituellerden sonra balkonda sabahlamalar başlasa, bi kaç arkadaş sabah beşte denize girmek için ayartsa bizi. Evden kaçıp denize girsek, sonra üşüyerek koşa koşa eve dönsek, dedeme yakalansak. Bir gülümsemeyle alsak gönülünü. Sabah ananem onlar erken geldi derken teyzem yok 2de geldiler dese bizi ele verse :) Kendimize yapay heyecanlar üretip herkesten çok eğlensek. Yakalanmamızı ertesi gün koca bir pasta yaparak ödüllendirsem ve 2 saatte yaptığım pasta beş dakikada bitse. Evde yine on kişi kalsak ama kimse kimseden rahatsız olmasa. Bir sabah babam arasa, Kazdağının zirvelerine çıksak. Tüm Ege ayaklarımızın altında Sarı Kız'a dua etsek, dağ köylerinde fırından yeni çıkmış ekmeğimizle kahvaltı yapsak sonra hamaklarda şekerleme yapıp rüyalara dalsak. İnsanlar da yiyecekler de organik olsa. 3 ay bu tatlı monotonluğun içinde geçse ve biz beyinlerimizi hiç kullanmasak. Ama bu sefer bir fark olsa ve yaşadıklarımızın kıymetini bilsek...

...

Bu yazımda müzik paylaşmak isterdim sizinle ama Altınoluk'ta bizim tek müziğimiz denizin sesi ve sinek vızıltılarıydı, bir de geceleri geçen sinek ilacı arabaları :)

                                        Korusu koru bizi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder