13 Şubat 2012 Pazartesi

Cinsiyet Savaşları

Merhaba canlar, cananlar,
Sonunda iyileştim toparlandım falan filan. Biraz yürümede sıkıntılar var gibi ama o da geçecek Allah'ın inayetiyle. Bu zaman zarfında tabii ki boş durmadım oturdum gözlemlerime devam ettim. Ben hasta sakat vaziyette evde camış gibi yemek yemekten başka bir şey yapmazken sevgili sevgilim okuluna başladı. Öğrenci evine geri dönüş yaptı. Tabii doğasına dönen bir boz ayı gibi hemen metabolizması eski haline döndü. Sınırsız PES turnuvalarına başlayıp beynine kan göndermemeye başladı. Sözde anlayışlı bir sevgili olarak kendisinin eğlence anlayışına saygı göstermek durumunda kalıyorum. Ama hiç bir insan evladı verilen tavizi düzgün kullanmadığı için kendileri sınırı aştı ve coştukça coştu. Tüm akşam telefonda konuşmamamıza rağmen her arama veya mesaj teşebbüsümde "ya oyun oynuyorum yeeaaa" tarzı serzenişlerde bulunuyordu. Ben durur muyum? Bu saatten sonra ben de "isyeeeeaaaaan" diyerek durmadım, durmam.



Taktik 1: Önce "oyununa aşırı saygı gösteriyorum" davranışları sergiledim. "Sen de haklısın kanka kadınlar hiç sizi anlamıyor" moduna girdim, ama yedi mi? Yemedi! Ben yumuşadıkça kendileri oyuna abandı. Gün içinde bir kere bile aramadı sormadı, üç saat aralıklarla "N'aber?" diyor ve cevabına bile bakmıyordu. Resmen sevgilimin beyin kıvrımları gözümün önünde yok olmaya başlamıştı. Ben de bu noktada içimdeki Hulk'u çıkarmaya karar verdim ama ancak bu çıktı.



Taktik 2: Olduğu kadar artık dedim ve "El mi yaman, bey mi yaman?" diyerek kavga çıkarttım. Susmadım, susturamadı. Kendisi için sigarayı bırakmış bir insan evladı olarak resmen dandik bir oyuna satılıyordum. Ben zevkimden ödün verirken kendisi hem benimle gram ilgilenmeyip hem de pişkin davranışlara devam ediyordu. Sigara içiyor olsam çay ve sigaranın dibine vuracağım ve böylece umurumda bile olmayacaktı. Gururuma yediremedim ve içemediğim sigaralardaki zehiri ona yedirtmeye karar verdim. Zira kendisine derdimi anlatamıyor her seferinde "aman kızlar da hep kavga çıkartıyor" diye tepki alıyordum. Farkında olmasa da kendisi beni kıyaslayarak ölümcül hatalardan birini yapıyordu. Hata üstüne hata, hatta faul üstüne faul yaparak sonunda kırmızı kartı hak etti. Sonuç olarak kendisine açıklama bile yapma gereği duymadan ölümcül blog yazımı tüm nefretimle yazıyorum.

Kendisi beni öğrenci evine davet etti, amaç 14 Şubatı beraber geçirmek, benim de ev sınırlarından çıkmayarak sıkılan cancağızımı düzeltmekti. Ama tabii ki öyle olmadı. Ben şu anda bu yazımı yazarken kendisi ev arakadaşı ile PES oynamaya devam ediyor. Ben de size yaptığım gözlemleri sunuyorum.

Benim için PES tanımı: 90 dakikayı 10 dakikaya sıkıştırarak çok zeki olduğunu zanneden bir programcı şunu fark ediyor; "Lan oğlum biz zamanında sokakta tek kale falan maç yapardık, büyüdük halı saha falan da kesmiyor. Malum hava şartlarından dışarı çıkılmıyor kış aylarında, ee napalım? Baba ben bunun oyununu yapayım hayvanlar gibi evde sokakta her yerde oynayalım. Nasıl???"

Cevap veriyorum: Like a shit!!!



Bu düşünce biçiminden yola çıkarak geliştirilen bir oyundur kendisi. Bu fikri seven futbol kulüpleri de dayıyor reklamları oyuna, kazandıkça taraftar kazanıyor, satışları arttıkça artıyor, geldiğimiz sonuç da bu oluyor; Durmadan PES oynayan ve bu oyunu satranç gibi zeka oyunu zanneden bir jenerasyon, bu sapkınlığı anlamlandıramayan kız kısmı. Kendi çapımda ben de oyun bağımlısı bir insan evladıyım. Hatta bağımlılık kazanmakta üstüme yoktur diyebilirim. Ama gel gör ki bunun bağımlılığını ve normal hayattan kopmayı veya en basitinden önem listesinde bu oyunun ilk sırayı çekmesini anlamıyorum anlamayacağım.

Ayrıca bana gelip de "Pes oynuyorum beş dakika sonra arayacağım" deyip beni üç saat telefonun başında dikersen veya senin o gerzek turnuvan benim dizimin en heyecanlı bölümünde biter ve beni "Naber aşkıııım?" diye ilgili sevgili ayaklarında arasan nolur biliyor musun? İşte ortaya bu yazı çıkar. Şimdi dağılın, yoksa topunuzu keserim!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder