3 Aralık 2011 Cumartesi

Çılgın Emlakçılar ve Sanrıları

Merhaba sayın seyirciler. Siz beni özlediniz mi bilmiyorum ama ben yazı yazmayı deli gibi özledim uleyn! Bu yazımda neden sizlerden ayrı kaldığımı anlatmak istedim. Çünkü bu dönemde bazılarımızın hayatta maruz kaldığı emlakçı familyasıyla içli dışlı oldum ve analizin dibine vurdum a dostlar.

Uzun zamandır beklediğim iş sonunda oldu. Bunun üzerine anadolunun bağrından kopup İstanbul'uma kavuşmak üzere yollara döküldüm. Amma ve lakin bu tozlu topraklı yeri geldi mi tezek kokulu yollardan yürümek kolay değildi. Ev aramak en önemli sorun olduğu için önce oradan başladık sevdiceğim ile. Kasım ayında ev arayacaklar varsa vazgeçin. Kışın evlenmeyi düşününler varsa laf bile söylemiyorum zaten. Yaz ayları göç mevsimi olduğundan mütevellit kışa hiç mi hiç ev kalmıyor. Kalan evler ise ev değil. Bu zor şartlar altında sokaklara döküldük. Önce internetten ev aramaya başladık. Emindik ki kolayca ev bulacağız. Fındıklı Mahallesi ile bu ilk devrede tanıştık.Böylece ilk kategorideki emlakçımızı tanımış olduk;

Varoş Emlakçı: Gecekonduların arasına kondurulan süper binaları ucuz kiraları ile nette görünce bir an şok olabilirsiniz. Belki İstanbul'da da böyle yerler vardır diyebilirsiniz. Ama populasyonun apaçi kaynadığı ve gecekondu sayısının yeni binalardan kat kat fazla olduğunu görmek sizi sert zemine yapıştırır. Biz de aynen bu umutla gidip Fındıklının asfaltına yapışıp beynimizi orada bıraktık. Emlakçı ise mahallesini seviyor garibim. Buradan karşıya geçersin çok kolay mahalle çok güzel diye zırvaladı da zırvaladı. Ama şu gerçeğin farkında değil; o leş gibi sigara ve kusmuk kokan arabasında hangi cehenneme gittiğini her müşterisi merak eder. Ben şahsen sorunun cevabını bile öğrenmek istemedim. Mahalleyi gördükten sonra eve baktığımız bile söylenemez.

Hayalperest Emlakçı: Daha sonra eski emlakçımı arayarak ondan yardım istedim. (Gerçi kendisinin daha sonra emlakçı dükkanını kapatıp kuaför olduğunu öğrendim?!) Bana beş dakika sonra geri dönerek 500 liraya Mecidiyeköy'ün göbeğinde ev bulduğunu söyledi. Bu kadar da şanslı olmadığımı bilmeme rağmen hırs gözümü bürümüştü ve koşarak gittik. Ama evi tarif etmeye dilim bile varmıyor. Kurbanlık hayvanları bağlasan durmaz yeminlen. Ne salon var, ne mutfak ne banyo. Balkonun bir kısmını kapatıp sadece lavabo koymuşlar, o da derviş osuruğu yemiş gibi besmeleyle duruyor ve buna mutfak diyorlar. Banyo tuvalet cafelerdekinden berbat. Akıl almayan şey emlakçıların bu evlere rağmen "bir badana olur, bilmem neresi olur hemen oturursunuz, böyle ev bulamazsınız." demeleri. Evet öyle berbat evleri arasan bulamazsın. Yahu eşek herifin damadı övdükçe övüyorsun bu evi de sana para versem oturmazsın. Ne yapsın o da malı satmaya çalışıyor. Ama müşteriyi de enayi yerine koymak olmaz olamaz imkansız benimsin adamım.

Karadenizli Emlakçı: Buradan ümidimizi kesince kara biberim ile pasaj pasaj sokak sokak dolaşarak rasgele emlakçı aramaya başladık. İnternetten de aramaya devam ediyorduk ama durumumuz içler acısıydı. Güzel evler 1.200 TL'den başlıyor. Ucuz evlerse ilk örnekte anlattığım gibi. Artık akşam vakti oldu ve rasgele bir pasaja girip emlakçının ilanlarına bakmaya başladık ki sinsice bir adam bize sokuldu. "Abi emlak mı bakıyorsunuz?" Birbirimize bakıp evet dedik ama adam nereden bitti öyle hala bir muamma. Ben size yardımcı olayım diyerekten bir ajandadan ev listesine falan bakmaya başladı. Anladık ki kaçak emlakçı arkadaşımız emlakçıların önünde soteye yatıyor. Allahım ne insanlar var şu dünyada?! Neyse denize düşen yılana sarılır hesabı sözleştik yarın için, gün geldi buluştuk. Polat Alemdar tipli bir abimizle geldi bu adam. Yarim de hemen 155'i aradı ki başımıza bir hal gelirse arayalım diye. Bu güven dolu ortamda sanayi mahallesine soktular bizi. Navigasyondan nerede olduğumuza bakıyorum, ağlayacağım geliyor. Evi de bilmiyorlar ara ara ancak bulduk ama oradan benim işe gitmem için cinsiyet değiştirmem lazım. Karadenizli bu arkadaşlarımızın en belirgin özellikleri malını satmak için seni değil ev sahibini her türlü oynatması. Bu Polat abimiz de ev sahibine benim memur olduğumu atamamı beklediğimi söyledi mesela. Özel şirket güven teşkil etmiyormuş(!)

Kibar Emlakçı: Tüm bu saçma olaylardan sonra internetten görebileceğimiz en sağlam evi gördük ve tutulmaması için evrene yalvararak evi sorduk. Evet ev boştu ve Kanyon AVM'nin dibindeydi. Fiyatı da ne çok pahalı ne de "bunda bi bok vardır" dedirtecek kadar ucuzdu. Emlakçı gayet kibar sanki ev pazarlamıyor da kendi şirketinde CEO'ymuşçasına bir türkçe ile takılıyor. Neyse eve baktık falan ev tamamdır zaten. Bir de öğrendim ki ev sahibim de bu emlakçıymış meğersem. Gerçi ortağım var ayağına komisyonun yarısını da cukkaladı. Üst katta oturuyor olması da beni biraz işkillendirdi ama bu çaresizlik içinde onu düşünecek değildim. Sevdiceğimle beyin fırtınası yaptıktan sonra hemen tutmaya karar verdik. Emlakçıya kibar dememim sebebi tabii ki türkçesinin düzgün olmasından değil, bana hala "Hanım" diye hitap ediyor olmasından. (ego, gurur, ego, gurur)

Sonuç olarak bu uzun süreçte içi bomboş olan bir evim vardı ve sabahını akşamına katarak bana maddi ve manevi destek olan sevgili sevgilim sayesinde şimdi minik ve içi dopdolu bir evim var. Sonsuz emek ve iyiliklerinden dolayı bu yazımı ona ithaf ediyorum. Özellikle de Bayrampaşa IKEA'dan taşıdığı eşyalar ile sayemde IKEA'nın kapısından bile girmek istemiyor ama IKEA evimizin herşeyi! :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder