Sonu olmayan bir boşluk,içine rasgele veya bilinçli yerleştirilmiş
değişik özelliklere sahip taştan toplar,topların üzerinde belli
koşullara bağlı olarak belli süre yaşayan varlıklar,varlıkların içinde
sağlanan koşullara bağlı olarak var olan daha küçük varlıklar,ve bu
büyük sistemin içinde kendine bir sebep arayan koşullardan fazlasını
isteyen varlıklar.. İnsan denilen varlığın aslında bir sistemdeki olması
gereken ögeler olduğunu bir an için düşünmeyelim. Belli bir bilince
ulaşıp kendimize belli etik,sosyal,dini,hayali kurallar koyuyoruz. Ruh
denilen içgüdü veya ideanın da ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.
Belli bir zamanda olmasını bekliyoruz. İçinde bulunduğumuz büyük sistemi
düşünürsek aslında zaman kavramı yok. Sebebi açıklanamayan bir şekilde
oluşan bu sistemde gezegenler, güneş sistemi, yıldız takımları,
dünyadaki ekolojik sistem, böcekler,veya herhangi bir doğa olayı fiziki
düzende işlemeye devam ediyor.
En azından bizim bildiğimiz
kadarıyla güneş sistemindeki bilince sahip olan tek varlıklar biziz.
Bilinç sayesinde bir takım korkular istekler ediniyoruz kendimize. Ama
doğadaki hiç bir canlının böyle bir isteği yok. Çünkü bitki suyu veya
güneşi bulamayacağı için korkmuyor,korkularının olmadığı bu varlıklar
dış etken olmadığı doğada sistemin kuralları içinde varlıklarını
sürdürüyor. Biz ise evrene güvenmiyoruz,yarattığımız sistemler içinde
ihtiyacımız olanları kısıtlıyor veya dengeyi bozarak bazılarının ihtiyaç
fazlası kazanmasını bazılarının ihtiyaçlarının altında bir hayat
sürmesine sebep oluyoruz. Bunu erken yaşlarda öğrenen bizler
korkularımızı,isteklerimizi buna göre inşa ediyoruz. Evrene karşı
geldiğimizi bilerek onun isteklerimizi karşılayamayacağını düşünüyoruz.
Hiç bir varlık kendi kurduğu sistemin içinde bizim kadar boğulmuyor.
Bizim de bu sistemden alacağımız bir kaç yemek,biraz su ve bir
barınaktan başkası değil ama asıl patron olan evrene karşı gelerek ona
hakim olmak istiyoruz. Bunun sonucu olarak kurduğumuz her sistem belli
bir zamanda yıkılıyor. Evren kızgınlığını ihtiyaçlarımızı vermeyerek ya
da sırrını anlamamamızı sağlayarak gösteriyor. Sistemlerimizin içinde
boğulurken yaptıklarımızı unutarak evrene isyan ediyor ve varlığımıza
yeterli bir sebep arıyoruz. Aslında bu sistemde bir şekilde varlığını
devam ettiren biyolojik canlılarız,ve bu evrenin ne kadar para
kazandığımız,hangi dine mensup olduğumuz,veya hangi siyasi sisteme
güvendiğimiz umrunda değil. Doğrusu umursayacak bir bilince de sahip
değil. Bir ceylan veya bir sivrisinek bu dünyadan ne alıyorsa bizim de
ondan fazlasını alma gibi bir şansımız yok. Zaten bunu anlamaktan korkan
biz insanlar kendimize manevi sebepler sunuyoruz ve bunu öyle bir
sistemin içine yerleştiriyoruz ki herkesin inanmasını sağlıyoruz.
Kurduğumuz sistemin dışına çıkanları ya bir şekilde toplumdan dışlıyor
ya da ona yeni korkular hediye ediyoruz. Sadece fiziki kurallara bağlı
olan evrene anlam yükleyerek ne kadar önemli olduğumuzu hissetmek
istiyoruz. Kendimizi bir yalanın içinde mutlu etmeye çalışıyoruz.
Toplumun
üzerimize kurduğu baskıyla edindiğimiz tabularımızı yıkıp kabuğunuzdan
çıkarsanız ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Belli kurallar
dahilinde işleyen evrenin sisteminde aslında bir böcekle eşit
seviyedeyiz. Düşünme yetisine sahip olmamız bu gerçeği değiştirmez.
Evren bildiğiniz bütün sistemlerden daha güçlü ve ondan ne istersek
alacağımızı korkularınızı içinizden atarak düşünün. Herşeyden önce
evrene güvenin ve doğanın onun sistemine karışmadan yanınızda olduğunu
hissedin. Milyonlarca yıllık evrende geçireceğiniz 70 yılın hiç bir
önemi yok. Siz de sadece altı milyar insandan birisiniz. Onlardan daha
özel olduğunuzu hisettiğinizi biliyorum. Bu sizi mutlu ediyorsa inanmaya
devam edin. Ama evrende asıl önemli olan temel ihtiyaçlarınızı eksiksik
karşılamanız ve zamanınızı doldurup yerinizi başkasına bırakmanız. Bu
yüzden kurduğunuz sistemdeki inançların,isteklerin bir önemi olmadığını
farkederek hayattan yeterince zevk almaya ve mutlu olmak için evreni
mutlu etmeye çalışın.Unutmayın ki evrene ne verirseniz karşılığında onu
alırsınız; seçim size kalmış,isterseniz korku,isterseniz aşk,isterseniz
nefret verin. Bilinci olmayan evren karşılığınızı doğru zamanda size
sunacaktır. Kurduğunuz sisteme geri dönün veya yeni bir bakış açısına
sahip olun. Ama gerçek hiç bir zaman değişmeyecektir.
Ben Tekim
29 Mayıs 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder