Sevgili canlar,
Yeni işime başladım. Tabisi sizi de unutmadım. Sizin için yepisyeni gözlemler yaptım ve yeni bir tür keşfettim. Plaza insanları! Onlar aramızda, onlar İstanbul'da her yerde. Hepsinden öte onlar benim iş arkadaşlarım. Yeni mezun bir insan evladı olarak gördüğüm en lüks mekan benim için Starbucks. Onu da ayda bir kendime bir chai tea latte hediye ettiğimde görürüm. Geçen hafta ofisin açılmasıyla kadro tanışmış oldu. Hepsi çok iyi insanlar, amma ve lakin hepsi de kallavi insanlar. Bu tip insanı kadın erkek olarak ayırmaya çok gerek yok aslında. Genel olarak ortak özellikleri göstermekteler.
Öncelikle yeni mezun ben sazer olarak ofisin maskotu olmak üzereyim. Her cümleye "biz de senin yaşındayken......." diye başlamaları beni ifrit etse de en azından iyi niyetliler. Çünkü rekabetin dibine vurulmuş plaza semalarında en zararsız eleman benim. Alt tarafı asistanım. Gerçi görevim de tartışılır. Normal ofiste sekreter olacakken plazada asistan oluveriyorsun. Ey lobisini yediğim 30 katlı binalaaaar!
Ortak payda olarak hepsi kesinlikle spor salonuna gidiyor. Ne kadar kalori yaktıklarını, ne kadar protein alacaklarını hesap edip duruyorlar. Gel gör ki alacakları primi bu kadar hesaplamazlar. Anasının karnından plazaya pörtlemiş gibi alışkınlar spor salonlarına. Havuz ve koşu bandı muhabbetleri havada uçuşuyor. Öğle yemeklerine gelince lanet olası Astoria'da tek benim kalemim Burger King. Diğerleri yok italyan sofrası, yok kayseri mantısı. Nerede sosyetik zamazingo var öyle şeyler. Bir çorbacı var, çorba 8 lira. Aboooov! Taksimdeki laleli işkembecisinin gözünü seveyim. Neyse plaza insanı dediğin protein günü değilse 10 liraya salata yiyen bir insan zaten.
Her yemekten sonra istikrarlı olarak bir mağazaya da gidip bakıyorlar. Bugünkü parfümcü deneyimimizden sonra artık diyecek laf bulamadım ki sizle paylaşmayı görev bilirim. Hermes, Chanel, Amor Amor parfümlerini kokladııık kokladık. Dedim ne menem şeydir bu, fiyatları nedir dedim. Demez olaydım. 100 cc'si 250 lira. Neeöööyyy? Dayanamadım sordum co-worker'larıma; "Cidden bu kadar para vermiyorsunuz dimi?" Onlar da bütün samimiyetleriyle " Ema değeeeer!" dediler. Sustum ve bulduğum Chanel Tender parfümünün numunesini boca ettim koluma. "Sık kızım sık, görüp göreceğin bu" dedim kendime.
Onlar için herşeyin bir ingilizcesi var. Mesela cumartesi öğlene kadar hayvanlar gibi uyuyup öğleden sonra kahvaltı edip akşam öğle yemeği yemek gece de akşam yemeği yemek diye bir düzen vardır öğrenciler arasında. Biz buna evde yayılmak deriz onlar "yarın bize brucha gelsene" derler.
Kendi orjinal şahsiyetim ile artık atarlanarak normal insan olmalarını teşvik ediyorum. "Ben rock bar bilirim, hamburger yerim, kalkıp burada yemek yiyip bu kadar para veremem, sporu canım isterse yaparım ama mütemadiyen hayvanlar gibi cips çerez yer, evde film indirir izlerim" dedim. Bana bunlarla gelmesinler.
Yani velhasıl paranın değiştirdiği en önemli şey alışkanlıklarmış. Ondan ötesi geçmişini unutmakmış. Bu plaza insanları her çeşit üniversite ve şehirden çıkma olsalar da öğrencilikte nasıl bir hayvan olduklarını unutup kont/kontes oluverirler. Ama ben onlara da söylediğim gibi burada da söylüyorum. Ben zodyağın pijama burcuna yani yay burcuna mensup olan bir insanım. Yani onlar "plaza insanı" ise ben de "kot converse insanıyım". Plazayı parmağımlan ezerim. Bu böyle biline!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder