20 Eylül 2011 Salı

Filmekimi 2011

Yine bir sonbaharın başlangıcına gelmişken tüm sinemaseverler ve İstanbul halkı Filmekimi için heyecanla bekliyor. Bir sinemasever olarak ben de listedeki filmlere bakıp kendime göre bir topic list hazırladım. Hem kesin gidilecek filmlerimi söyleyecek hem de seveni olursa diye tavsiyede bulunacağım. Tabii ki bilirkişi değilim ama belki size seçimlerde bir yararım dokunur. ;)
*Başlıklara tıklayarak film fragmanlarını izleyebilirsiniz.

Margin Call

Başta konu olarak klasik bir amerikan filmi olduğunu düşündüm ama sağlam oyuncu kadrosunu görünce kesinlikle merak uyandıran bir film. Başta Jeremy Irons olmak üzere, Simon Baker, Demi Moore ve Stanley Tucci'nin performansları için izlemeye değer. Film, 2008'de yaşanan mali kriz esnasında bir yatırım bankasının 24 saatini anlatıyor. Ekonominin yönettiği bir dönemde yaşayan bizlerin paranın sadece bir kağıt parçası olmadığını görmememiz için iyi bir fırsat. Ayrıca yeni bir thriller tarzına göz kırpan film J.C. Chandor yönetmenliğinde çekilmiş.

Melancholia

Öncelikle bu filmi kesin listeme aldığımı belirtmek isterim. Fantastik film meraklısı biri olarak yeni tarzdaki çekim teknikleri ve inanılmaz görsel efektleri ile beni kendine aşık etmiş durumda. Kirsten Dunst'un yer aldığı Lars Von Tier filmi psikolojik göndermelere de sahip. Yönetmeninin hayranları bu filmi merakla beklemekteymiş. Film aile ilişkilerine de bir mercek tutuyor. Konusu, çiftimiz dünya evine girerken Melancholia adlı gezegenin dünyaya bodoslama dalmak üzere olduğudur. Bunun yanı sıra süregelen abla-kardeş ilişkilerini izlemekteyiz. Sanırım gezegenin adı da bize filmin genel havası ile ilgili bilgi vermekte. Bilim-kurgu sevmiyorum demek yerine bence önce bir fragmanı izleyin, eminim sizde de merak uyandıracak.

The Artist

1927 Hollywood'unu anlatan bir Michel Hazanavicius filmi. Film zamanına sadık kalarak siyah beyaz ve sessiz çekilmiş. Dönem oyuncularını ele alan komedi ve drama olarak nitelendirilen bir film. Eski zaman filmlerinin bir hayranı olarak 30 sene öncesine bugünün gözüyle nasıl baktıkları konusu bende merak uyandırdı. Onun yanı sıra film bence dönem kıyafetleri ve sinema tarzını yansıtmak açısından başarılı. Eski teknikleri sevmeyenler için sıkıcı olabilir ama ben her neslin atalarına sadık kalması inancındayım. Başrolleri ise Malcolm McDowell, John Goodman ve Missi Pyle paylaşıyor.

A Dangerous Method

Film Sigmund Freud ve Carl Jung'un psikanalize can verişini konu alıyor. Freud babanın konu olması ile film zaten listeye girmeye hak kazandı. Bu tarz bazı uyarlama filmler kötü olabiliyor. Fakat filmin IMDb'de 8.4 puan alması ve başrollerde  Michael Fassbender, Keira Knightley ve Viggo Mortensen'in olması filmi izlemek için yeterli. Freud'un herşeyi cinselliğe bağlamasına zaman zaman kıl olsam da adamın psikolojinin babası olduğu gerçeğini yadsıyamam. Bu gerekçe bile hayatından bir kesiti görmek için iki saat ayırmaya yeterli.

The Devil's Double

Film Saddam Hüseyin'in oğlunun hayatını ele alıyor. Romandan uyalanan ve gerçek hayattan bir kesit olan film olayları dram yerine komediye vurarak anlatması ilginç. İki farklı kişiyi oynayan Dominic Cooper bu konuda ne kadar başarılı oldu bilinmez ama ekşi sözlükte okuduğum kadarıyla kendileri ikizler burcuymuş. Performansı konusunda bu bilgi beni ikna etti :) Diğer yandan komşu ülkemizin yakın tarihine göndermeler yapan bu filmin ne kadar doğruya yakın olduğu bende şüphe uyandırdı. Ama bence izlemeye değer. Çünkü fragmandan da göreceğiniz gibi çekim teknikleri, konuyu ele alış biçimleri ve Irak aksanlı ingilizceleri son dönem çekilen türk filmlerini andırıyor.


We Need to Talk About Kevin

Konusunu Lionel Shriver'ın romanından alan film kısaca gariban anne, psikopat oğul ikilisini ele alıyor. Fragmanı çok etkileyici olmakla beraber, önce gayet normal ilerleyen hikaye bir anda farklı bir boyuta geçerek dramada seyirciyi şoke edeceğini düşünüyorum. Hikayenin sahibi yazar filmin harika bir uyarlama olduğunu söylemiş. Herkesi içine alabilecek kadar gerçekçi olan film Tilda Swinton'ın oyunculuğunu sergileyerek başyapıt olmaya aday.

Café de Flore 

Film farklı zamanlarda geçen iki ilişkiyi tek bir mekan ve şarkıyı birleştirerek anlatmakta imiş. Eleştirmenlerin macera olarak nitelendirdiği film türkçe adı ile Ruh Eşim IMDb'de 8.4 puan alarak dikkatleri çekiyor. Farklı zamanlardaki iki aşkı anlatan hikaye aşk filmi sevenler için ilginç bir deneyim olabilir. Çünkü iki hikaye de paralellik gösteriyor.


Sleeping Beauty

Parasız kalan bir üniversite öğrencisinin ilaç alıp olacakları unutmayı tercih ettiği bir hikaye. İlginç bir konusu var ve sanatla iç içe olan film kızın yer aldığı bir portrenin yapım aşamasını ele alıyor. Film sonunda hüsrana uğratabilir gibi. Ama izlenebilir.

Diğer izlenesi filmlere gelince;
Gerçek bir hikaye baz alınarak işlenen avustralya yapımı Snowtown drama ve suçu elen alan filmleri sevenler için ilgi çekici olabilir. Yakın bir kültürü ve Lübnanlı kadınların hristiyanlık ve müslümanlık arasındaki ilişki analizini inceleyen "Et maintenant, on va où?" adlı film fransız yapımı ve yine IMDb'de yüksek puan alan yapımlardan biri. Diğer yandan bizi yakınen ilgilendiren "Almanya - Willkommen in Deutschland" adlı film ise Almanya türklerini anlatırken komediyle harmanlayarak vizyona giriyor. Estonya yapımı "The Future" ve amerikan komedi örneği olan "Beginners" komedi dalında farklı bakış açıları ile izlenmeye değer. Son olarak ise yine bir dönem filmi olarak karşımıza çıkan Jane Eyre sevenleri için filmekiminde yer alıyor. Etkileyeci dönem kostümleri ve çekim teknikleri ile yine de izlenebilir. Sadece konusu bana artık çok işlendiği için bayat geldi :)

Benim naçizane tercihlerim bunlar. Yine de zevklerimiz ayrı olabilir. Sadece paylaşmayı bir görev bildim.

Bol filmli ekimler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder